ZİYARETÇİ DEFTERİ

TARIH :
12/20/2012 3:57:10 PM
EKLEYEN : Aşur Eylen MAIL :

* SAVAŞIN ŞAFAĞINDA

Mağduriyet ya da mağdur edilmek,
AKP’nin on yıldır, halkı uyutmak üzere kullandığı can simidi .
Sürekli ağlayan bakanlar,
Her şeyden şikayetçi olan bir Başbakan,
Sabah, akşam
On yılda ektikleri
Kin,
Nefret,
İntikam,
Hırs ve hesaplaşma.
Biçtikleri ortada
Vurmadıkları, Kırmadıkları, Yıkmadıkları
Ne bir alan kaldı, ne de bir makam.
Her biriyle teker, teker hesaplaştılar.
Yetmedi,
Kesmedi AKP iktidarını.
Şimdi sıra
Tramvay örneği, bindikleri tren kuvvetler ayrılığı durağına geldi.
Bu durakta biraz duracaklar gibi
Bir yemek molası verecekler
Çoban salata, cacık, garnitürde ne varsa
Ham hum edip birilerini kandırıp, birilerini indirecekler. Elhamdülillah, yarabbi şükür deyip yollarına devam edecekler.
On yıldır mola verdikleri her durakta böyle yapmadılar mı?
Hareket halinde
Biraz çeşni olsun diye
Allah, din, iman, kuran derken,
Halkın namahrem odasına kadar girdiler.
Dindar nesil uyutmacasıyla
Kadınları karanlık dünyalarına kapatıp, erkeklere üçer, beşer çocuk yapın fetvasını verdiler.
Kadının bedenine el koyup,
Kürtaj yasaktır dediler.
4+4+4 karanlığında direnerek
Kara şallarını, karanlık emelleri için halka giydirdiler.
Memleketin nesi var nesi yoksa hepsini babalar gibi satacaklarını, bunu da yavaş, yavaş hazmettireceklerini yıllar önce söylediler.
Dediklerini de yaptılar.
Milli gelir onbin, yirmibin dolar safsatasında büyüdükçe büyüdüler dünya üçüncüsü mü beşincisi mi oldular.
Merkez bankasını tıka basa paralarla doldurup devletimiz çok zengindir dediler.
Yetmedi IMF’ye bile borç veririz dediler.
Çalışanlara yüzde üç zammı zor verdiler.
Emekliye en çok maaşı biz veriyoruz dediler.
Asgari ücreti açlık sınırının altında gördüler.
Çiftçinin hali çok iyidir dediler.
Esnafımızın durumu hamdolsun dediler.
Yok bunlar doğru değil diyene,
Marifetli polisleriyle gaz verdiler.
Çok fazla sesini çıkaranları,
Balyozdan, ergenekondan, terör örgütünden ve de nice darbe girişiminden içeri tıktılar.
Komşu ülkelerle sıfır sorun deyip dost oldular.
Önce güzel güzel yağladılar, cilaladılar, parlattılar sonra ellerine Amerikan hamuruyla yoğrulmuş çamurları alıp komşu, momşu demeyip yüzlerine gözlerine sıvadılar.
Dünyanın bütün katilini getirip Suriye hududundan komşularının üzerine saldılar
Bu da yetmedi
Ellerine tutuşturulan plan gereği
NATO’dan Petroit denilen savaş oyuncağını güneydoğu topraklarına yerleştirip İzmir’i NATO Karargahı Komutanlığı yaptılar.
Bütün bu oyunlar o büyük planın bir parçasıydı.
Güzel güzel oynadılar.
Şimdi emperyalizmin savaş çığırtkanlığını yapıyorlar.
NATO şebekesinin ilk askerleri İncirlikten yurdumuza girişini yaptı.
Savaşa hazırlanıyorlar.
On yıldır ülke insanımızı Allahla, dinle, imanla kuranla uyutup kandıranlar şimdi savaş çığırtkanlığı yapıyorlar.
Halkın çocuklarını emperyalizmin uğruna savaşlara sürecekler.
Bu nedenle, Oslolu, Haburlu nice gizli görüşmeleri yapıtılar.
NATO şebekeleriyle Anadolu toprakları üzerinde kanlı oyunun planlayıcısı oluyorlar.
Gözümüzün içine kinle, nefretle bakarken bize yalan söylüyorlar.
Eyy Halk Uyan
Bunlar
Savaşın Şafağında
Çocuklarımızın Geleceğini Çalıyorlar
UYAN!!!!,UYAN.!!!!!!!!
UYANDA bu savaş çığırtkanlarına dur de.

Aşur EYLEN
 

TARIH :
12/3/2012 3:30:33 PM
EKLEYEN : AŞUR EYLEN MAIL :

* YIKILSIN EMPERYALİZMİN KALELERİ


Sizlerle birlikte düşünmek, düşündüğünü söylemek yazmak,
Yazdıklarını paylaşmak,
Paylaştıklarından yeni düşünceler edinmek,
Yeni düşüncelerimizle karanlığın üstümüze geldiği şu günlerde yarınlarımızı aydınlatmak, daha güçlü olup, kazanmak için birlikte yazıp ve düşünmek zorundayız…
Büyük insanlığın doğuşu ve küçülüşüyle başlayalım.
Büyük insanlığı emek yarattı.
Emeğin yarattığı büyük insanlığın zalime karşı yaşam ve onur savaşı sürüyor.
Ana erkil yanımız özgürlüğümüzün adı.
Yaşamı paylaştığımız, kibirlerimizin, hırslarımızın, bencilliğimizin aklımızı esir etmediği zamanın adı.
Toprağın, havanın, suyun, güneşin kirletilip satılmadığı günlerin adı.
Eşitliğin, adaletin, dayanışmanın, emeğin ortak paylaşımında birlikte yaşamanın adı.
Savaşların olmadığı, insanın insanı öldürmediği, insanın insanı sömürmediği, açlığın, yokluğun, yoksulluğun, varlığın paylaşıldığı bir dünyanın adı.
Ana erkil yanımız, insan yanımız, aşk yanımız, umudumuzun düşlerinde, hasretlerimizin Yunusun diliyle konuştuğu yanımız.
Büyük insanlığımızın dili.
Yaşadığımız çağda özlediğimiz yanımız.
Ne oldu bize?
Zarifliğimiz, inceliğimiz neden kabalaştı?
Bu güç neyin nesi?
Bu kan neden?
İnsan neden canavarlaştı?
Emeğin yarattığı büyük insanlık neden küçüldü, parçalandı, bölündü?
İnsan nasıl tutsak edildi?
Nasıl köleleştirildi?
Ata erkil dedikleri bu düzende özgürlüğümüz elimizden nasıl alındı?
Bu derin uykuyu kim hazırladı?
Bizi bizden, bizi anamızdan kim kopardı?
Büyük insanlığımız adına, özgürlüğümüz adına sorulacak binlerce soru.
Bugün bu sorular insanın yanıtlaması için getirilip önüne konuldu.
Yanıt Suriye’den geldi.
Suriye Müftüsü ata erkil düzenin emperyalist güçlerine şöyle sesleniyordu.
“BUGÜN YERYÜZÜNDE BİR ÇOCUK ÖLÜYORSA YIKILSIN O KABE, YIKILSIN O KUDÜSTEKİ MESCİD-İ AKSA”
Bu ana erkil yanımızın çığlığı.
Bu ana erkil yanımızın özgürlüğü.
Bu ata erkil dedikleri o kaba gücün yıkılışı.
Bu emperyalizmin yenilişi.
Bu insanlığın yeniden doğuşu.
Büyük insanlığın emekle yeniden yoğruluşu.
Binlerce yıllık uykudan uyanışın, tarihin öte yüzündeki ana erkil yanımıza seslenişin adı.
Yeryüzünde bir çocuk ölüyorsa,
Yıkılsın o Kabe,
Yıkılsın o Kudüs’teki Mescid-i Aksa
Ata erkil düzenin kaba gücü Emperyalizm.
Emperyalizmin günümüzdeki adı
Kan !!!
Emperyalizmin günümüzdeki uygulamaları
Vahşet, katliam…
Emperyalizmin günümüzdeki hedefi,
Egemenlerin kaba gücünün yeryüzündeki bütün insanlığı köleleştirip sömürgeleştirmesi.
Emperyalizmin yakın coğrafyamızdaki en büyük planı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP).
Emperyalizmin genişletilmiş Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Anadolu’daki Eşbaşkanı
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Kutsal ittifak,
Kutsal NATO,
Siyonizm ve dinci ılımlı Müslümanlık.
Ata erkil düzenin en zalim gücü.
Suriyeli Müftü insanlığın ortak sesi.
Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Anadolu’da Arap baharı adına kanlar akıtılıyor; çoluk çocuk öldürülüyor, kadınlara, kızlara tecavüz ediliyor. İnsanlık adına ne varsa her şey yok ediliyor.
Bütün bu olanlar karşısında insanlık hangi soysuzlukla karşı karşıya olduğunu bin kez daha düşünmeli.
Yıkılsın emperyalizmin kaleleri,
Yıkılsın emperyalizmin her türden işbirlikçileri.


Aşur EYLEN 

TARIH :
11/10/2012 3:46:17 PM
EKLEYEN : Erdem Erener MAIL : korpiklaani@hotmail.fr

* Merhaba dostlar,

Alevilik bir soy,ırk,etnik köken midir?Sonradan alevi olunamaz mı?Olunuyorsa bazı ritüelleri gerçekleştirmek mi gerekir?Yoksa ben aleviyim diyen kişi alevi midir?Olunursa nasıl olunur ne yapmam gerekir?Olunmazsa neden olunmaz?

Ben aileden alevi olmayan bir ailenin çocuğuyum ama din,kültür,dünya görüşü vb. konularda tamamen sizler gibi düşünen bir insanım.Çocukluğumda bile hiç sünni fikirlerin etkisinde kalmadım, hiç onlar gibi yaşamak istemedim.Hep farklı düşündüm.Onların ilgi duyduğu şeyler,hayata bakış açıları, felsefeleri bana ters geldi ve bu yüzden bazı çevrelerce dışlandığımda oldu zaman zaman ve hala da oluyor.

Karşıma herhangi bir şekilde çıkan biraz konuştuğum kanımın ısındığı ve samimiyet kurduğum insanlar hep alevi çıkıyorlar.Bana da soruyorlar ve ben hayır değilim diyorum.Aileden alevi olmadığım için yalancı duruma düşmek istemiyorum.Ama aslında ben de ondanım.Aynıyım.Halk kültürüne ve müziğine çok düşkünüm.Meraklıyım ve yeterince de bilgiliyim.Eline, beline, diline, işine, aşına, eşine sahip olmak felsefesine sahibim. Orucu bir ay tutmak değil hayatın her anında oruçlu gibi davranmak,nefsiyle her an mücadele etmek,bencil olmamak,insanlara hakıszlık etmemek,kimseye zarar vermemek,herkesi bir görmek vb. düşüncelere sahip olan bir insanım.Robot gibi yapılan bazı ibadetlerdense insan olmak,kendini bilmenin daha önemli olduğunu ve dünyada herkesin namaz kılmasının dünyayı düzeltmeyeceğini ama insanların özünü temizlemelerinin, yanlışardan kaçınmalarının, doğru insan olmalarının dünyayı düzelteceğini ve özü bozuk insanın da ne kadar ibadet ederse etsin bir işe yaramayacağını düşünen bir insanım.

Benim durumumdaki biri ne olur?Alevi olabilir mi?Olmazsa ne olur ortada mı kalır ben sünniyim demek istemiyorum kendime, demiyorum da zaten.

Lütfen bir cevap verin.

Sevgilerimle.


SEVGİLİ DOSTLAR,

DİLEYEN ARKADAŞLAR BAŞLIKTAKİ MAİL ADRESİ VASITASI İLE BU ARKADAŞIMIZ İLE YAZIŞABİLİRLER.

SİTE YÖNETİCİSİ 

TARIH :
10/27/2012 4:18:56 AM
EKLEYEN : medet MAIL : medet.sonmez@mynet.com.tr.

* özlem ve eksikliğimizi gideren bir site emeği geçenlere teşekkürler 

TARIH :
9/5/2012 7:42:26 PM
EKLEYEN : Aşur Eylen MAIL :

* BİR İZMİR, AYDIN TÜRKÜSÜ


Bir Perşembe günüydü.
15 Mayıs 1919 gelecek çarşambadan belliydi.
Halk sessiz ve üzgün İzmir’in işgalini seyrediyordu.
Kolordu Kumandanı Ali Nadir Paşanın işgal güçlerine karşı gelinmemesi emri ile Türk Kuvvetleri kışlalarına çekiliyordu.
Halk sokaklara, kordon boyuna yayılarak sessizlik içinde işgali seyrederken, İngiliz Birlikleri Karaburun ve Uzunadayı, Fransız kuvvetleri Urla ve Foçaları, Yunan Müfrezeleri de Yenikaleyi kontrolleri altına almışlardı.
Bunlar yetmezmiş gibi Amiral Kaltorp, İzmir Valisi ve Kolordu Kumandanına ikinci bir nota vererek, Mondros Mütarekesinin 7. maddesi gereğince Yunan birliklerinin şehre gireceğini bildiriyordu.
Bütün bunlar olup biterken İstanbul hükümeti bunlara inanmıyordu. Harbiye Nazırı Şakir Paşa bu tür işgal söylevlerine önem vermeyin diye beyanlar veriyordu.
Mavrudis Venizelos’un Rumlara mesajı çok açıktı. “İzmir’i işgale davet edildik.”
Venizelos’ları davet eden kimlerdi? Bu sorunun yanıtını Venizelos yayınladığı beyannamede şöyle veriyordu.
“Yunanistan İzmir’i işgal etmek üzere, barış konferansı tarafından memur edildi. Asırlarca beklenen emelimiz tahakkuk etmiştir. Milletimiz idrak ederler ki, bu karar, konferansı idare edenlerin vicdanında Enosis’in (İlhakın) İzmir’in Yunanistan’a ilhakının yer bulmasından sonra verilmiştir.”
Sözler çok açıktı. İzmir’in işgali kesindi. İşgalci güçler ve Avrupalılar bu kararı çoktan almıştı.
İzmir Valisi İzzet gazetelere beyanlar göndererek bu haberleri tekzip ediyordu. İzmir Valisi İzzet’in o dönemki köylü gazetesine gönderdiği tekzip yazısı şöyleydi.
“Bazı kötü niyetliler, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği tarzında haberler çıkarmışlardır. Bu haberler yalandır tekzip oluna.”
Bu tekzibin ardından İzmir Valisi İzzet’in beyanları ibretlik incilerle devam ediyordu.
“Mukadderatı cihanı tanzim ile uğraşan Sulh Konferansı kendi kararlarını gayet gizli tutmakta iken, bu havadisleri doğru olmak üzere kabul etmek, pek basit düşüncelere has bir mütalaadır. Her halde Sulh Konferansının netice-i mukarreratı gayet adil hane olacaktır.”
Emperyalizmle işbirliği yapan İstanbul hükümeti ve İzmir Valisi Ege’nin işgal edileceğini söyleyenleri neredeyse vatan haini ilan ediyordu.
Muğla ve sahilleri bu söylenceler altında işgal edilirken, Ege’nin şehirlerinden işgal haberleri dalga dalga yayılıyordu. Manisa, Denizli, Aydın ve diğer illerden işgal güçlerinin katliam haberleri halkın yaşadığı kara günlerdi.
İzmir’in işgali yapılan gizli pazarlıkların sonuçlarıydı. Paris’te yüksek konsey 2 Mayıs 1919’da yaptığı toplantı da Lord Corc’un İzmir’in Yunan işgaline terk edilmesi teklifini, Amerika Başkanı Wilson ile Fransız Başkanı Klemanso itirazda bulunmadan kabul ettiler. Diyordu.
Bugün bu yazı nereden çıktı diyenleriniz olabilir. Dün neler yaşandıysa bugünde aynı şeyler yaşanıyor. Sadece farklı olan yer ve zaman dilimi.
Yaşadığımız günler, yaşadığımız yıllar Mayıslı perşembelerden, cumalardan 1919 yılından çok farklı değil. Ülkemiz yolgeçen hanına dönmüş ajanların biri girip biri çıkıyor. Askerimizin başına çuval geçiren katil Amerikalı komutan, CIA başkanı olarak iki senatörünü koluna takıp yeni işgal planlarını görüşmek üzere ülkemize geliyor. Suriye’de Müslüman Müslüman’ı öldürürken İslam’ın bir yanı bayram ediyor. Bir yanı kanlar içinde acılar çekiyor. PKK’ nın kanlı elleri yüzlerce annenin yakasına yapışıp, şehitlerin acısıyla yürekleri yakıyor.On yıldır ülkeyi yönetenler, halkı yalanlarla kandırarak emperyalizmin işgal projelerini uyguluyor.
Bu rezillikler ülke insanımızın suskunluğunda yaşanırken, bizler İzmir’in kurtuluşunun 90.yılını kutlamaya hazırlanıyoruz. Bugünün doksan yıl önceye ne kadar benzediğini o günün dili ve belgeleriyle yazmaya çalıştım bu yazı işte bu gözlemlerin sonucunda çıktı.9 Eylül l922 yılı bu yazının ser çeşmesi oldu.
Bundan sonraki yazılarımda Ege’nin hikayelerine, yaşanmışlığına, yaşanacaklarına yer vererek, Egenin kadim yüzünü yazacağım.
Bu haftaki yazımı Aydın için, İzmir için, gözyaşlarını döken yazanı halk olan, bir aydın türküsüyle bitireyim.


Aydın Türk’ün ana yurdu,
Vermez onu altın ordu
Düşman İzmir’e girerken
Bütün millet ağlıyordu.

Aydın, Aydın güzel aydın
Ah bir kere kurtulaydın

Doğma güneş yasımız var
Git haber ver diyar diyar
Türk’ün kolları bağlandı
İzmir’i ondan aldılar

Aydın, Aydın güzel Aydın
Ah bir kere kurtulaydın

Yaşadıkça Türk evladı
Değişir mi (Aydın) adı
Alem Cenun mu getirdi
Yoksa tarih mi bunadı

Aydın, Aydın güzel Aydın
Keşke yanıp yıkılaydın

Karalar mı giydin bu yaz
Yeşil duvaklı bağların
Her kuşa mesken olamaz
Kartal yuvası dağların

Aydın, Aydın güzel Aydın
Korkma benden ayrılmadın
Bekle geleceğim yarın.
Aşur EYLEN

 

TARIH :
7/6/2012 9:12:05 AM
EKLEYEN : Hüseyin Gazi YALÇIN MAIL : dost_huseyin@hotmail.com

* Böyle güzel bir hizmeti tüm köylülerimize sundugunuz için teşekkür ederim. Sitenin yeni düzeni için hoşgörünüze sığınarak küçük bir eleştrim olacak site ana sayfası güzel ortalı ve hoş bir görünüm ancak linkler asasında dolaşırken site sag tarafta yer alıyor ve sol tarafta oldukca geniş bir boşluk oluşuyor bu bölümlerinde ana sayfa gibi ortalanmış olması daha hoş bir görüntü sergileyeceğini düşünüyorum. 

TARIH :
6/13/2012 4:56:07 PM
EKLEYEN : Aşur Eylen MAIL :

* AKİL İNSANLARIMIZ

Umudumuz, geleceğimiz,
İşimiz, aşımız,
Yarınlarımız
Bir tane siyasetçilerimiz.
Darda kalmaya görsünler
Yetişir çığlıklarına
Ak saçlı Hızırlar.
Pamuk elleriyle,
Tutarlar ellerini,
Şirin dilleriyle,
Söylerler türkülerini,
Ak kalemleriyle,
Yazarlar hallerini,
Akıl küpü
Akil ağabeylerimiz.
Her şeyi bilendir onlar,
Her sorunu çözendir onlar,
Washington portakalı kadar tatlı,
Fransız şarabı gibi mahzende saklıdır onlar.
Obama’nın düşlerinde
Hasret,
Pensilvanya çiftliğinde
Tacirdir onlar.
Gazete gazete dolaşır,
Televizyondan televizyona,
Akıl alan akıl satandır onlar.
Umudumuz, hasretimiz,
İki gözümüz, ışığımız,
Siyaseti bilen siyasetçilerimiz.
Dara düştü şu günlerde,
Ya hak yetiş diye haykırdı meclisten,
Düştü bir ışık önlerine,
Akıllarını akıl,
Fikirlerini bilen oldu.
Ak saçlı,
Pamuk elli,
Obama gönüllü,
Sermaye yürekli,
Pensilvanya düşlü,
Açılımları açtığını sanan,
Çalıştayları satan,
Ermeni semalarından,
Kürt diyarlarına uçan,
Sözcüklerle her türden
Cambazlık yapan,
Emperyalist uşaklığın
Sağdık çağdaş kölesi
Akil ağabeylerimiz.
Ak gönüllü
Akil insanlarımız.
Siyasetçilerimizin umudunda,
Düştüler yine yollara.
Çok gelişmiş akıllarıyla,
Çokbilmiş edalarıyla,
Çözecekler bütün sorunları.
Akıl alıp,
Akıl satacaklar.
Aklımızın tutsaklığında,
Yetmez ama ‘Evet’li
Bir hayırlısı olur mu?
Olur.
Bu göl maya tutar mı?
Nasrettin Hoca misali
Ya tutarsa?
Bir tanecik siyasetçilerimiz , akil insanlarınızla yolunuz açık olur inşallah.

Aşur EYLEN
 

TARIH :
6/8/2012 3:27:56 AM
EKLEYEN : idris kızıltuğ MAIL :

* yunus bey teşşekkürler güzel bi site kurmuşsunuz 

TARIH :
2/10/2012 7:17:04 PM
EKLEYEN : Aşur Eylen MAIL :

* CHP VE KURULTAYLARI


Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri bileşkesinden doğan Halk Fırkası (1919–1923) kurulduğunda henüz Cumhuriyet ilan edilmemişti. Cumhuriyetin ilanından sonra 10 Kasım 1924 günü alınan bir kararla isminin önüne “Cumhuriyet”i koymuş ve Cumhuriyet Halk Fırkası olmuştu.
Mustafa Kemal Atatürk dönemi 1923–1938 yılları arasında 15 yıl sürmüştü. Bu dönemde sadece kuruluşu hariç 3. Olağan Kurultay yapılmıştı.
İsmet İnönü ile başlayan ikinci dönem 1938–1950 yılları arasında 3 Olağan, 2 Olağanüstü Kurultay yapılmıştı.
14 Mayıs 1950 günü yapılan genel seçimlerde CHP’nin 27 yıllık iktidarına son verilmiştir. Yeni başlayan dönemin adı Bayar-Menderes (1950–1960) dönemidir. Bu 10 yıllık süreç içerisinde CHP 7 Olağan, 1 Olağanüstü Kurultay yapmıştır.
27 Mayıs 1960’tan 12 Eylül 1980’e kadar CHP 10 Olağan, 5 Olağanüstü ve 1 de Tüzük Kurultayı yapmıştır.
12 Eylül faşist diktasından sonra 1990 yıllarında yeniden CHP’li yıllar başladı. 1990’lı yıllarda CHP 4 Olağan 2 de Olağanüstü Kurultaylar gerçekleştirmiş. 1990’lı yılları, genel başkanlık meydan savaşlarıyla tüketen CHP iktidar ve itibarını yitirmişti. Milenyum yılları denilen 2000’li yıllarda da ne yazık ki kurultaylarda değişen bir şey olmayacaktır
Yeni milenyumun ilk on yılında CHP 2000 5 Olağan 5 de Olağanüstü Kurultaylar yaşayarak Cumhuriyet tarihine Kurultaylar Partisi namı değer adını yazdırmıştır.
CHP kuruluşundan bugüne 89 yılda 33’ü Olağan, 15’i Olağanüstü olmak üzere toplam 48 Kurultay gerçekleştirmiştir. Yaklaşık olarak her 22 aya bir kurultay düşmektedir.
2012 yılının Şubat 26 ve 3 Mart günlerinde de üst üste iki kez Tüzük Kurultayı yapılacağı kararı yeni CHP adına alınmıştır.
Yukarıdaki tablo CHP’nin kurultaylar tarihidir. Her kurultay kendini yenileyecek sözcüğü kurultayların arkasına önüne sıkıştırılırken AKP gibi Cumhuriyet karşıtı bir zihniyet ne yazık ki ülkenin tepesinde on yıldır terör estirmektedir.
CHP’nin kurultaylar hastalığı ancak ki kendi içindeki kavgayı beslemiş menfaat guruplarının çıkarları, koltuk sevdalısı akılları özgür olmayan liderlerini yaratmıştır. Ne Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışı ne de Cumhuriyet’in getirdiği özgürlükler ve demokrasi anlaşılmıştır. İsmet İnönü ile başlayan sen ben kavgası bütün hızıyla günümüze kadar taşınmıştır.
Cumhuriyetin kurucusu parti sen ben hastalığından kurtulamayınca ne Atatürk devrimleri geliştirile bilmiş ne de yapılan devrimler korunabilmiştir. Sevr’in özlemcisi Hürriyet İhtilaf Partisi ve Terakki Perver Partisi zihniyeti fırsatı iyi değerlendirmiş karargahını da Pensilvanya’ya kurarak karşı devrim hareketini adım, adım gerçekleştirmiştir.
Amerika’nın BOP eşbaşkanlığını kendisine görev edinmiş bir başbakanla, Amerikan Dışişleri Bakanı Kolin Pavel’le dokuz maddelik gizli anlaşma imzalayan bir Cumhurbaşkanıyla ülke gideceği karanlıklara doğru hızla gitmekte. Kitleler aldatılmakta, halk uyutulmakta, dindar gençlik sevdaları, deniz feneri kahramanları, tarikat ve cemaatlerin gizli elleri, suikast iddiaları, madende göçük altında kalanları kadere bağlamaları, Van depremindeki acizlikleri, kozmik oda yoklamaları, KPSS skandalları, darbe mazlumluğu, tutuklanan gazeteciler, yazarlar, bilim insanları, göz göre göre öldürülen insanlar, Oslo görüşmeleri, Habur’lar, KCK derken MİT’in KCK ile ortak çalışmaları, protokoller vb nice olaylarla kahramanlaşan hükümet yöneticileri. Bir büyük trajediyi bir büyük travmayı allayıp pullayıp topluma yutturmaları CHP’nin kurultay hastalığının yarattığı sonuçlarıdır..
Bu karanlık dehlizlerde Cumhuriyetin korunması, demokrasinin yerleşmesi, ülkemizin ve insanlarımızın geleceği için CHP’ne yeniden görev düşüyor. Halk CHP’den değişim ve yenilenme bekliyor.
CHP’nin bunu Şubat ayı içerisindeki Tüzük Kurultayı ile başaracağı beklentisi hem CHP’ne gönül vermiş partililerini hemde seçmenlerini umutlandırıyor.
Ülkemizin karanlıktan kurtulabilmesinin umutlarından biri de CHP’dir.
CHP, kurduğu Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini korumanın gereğini yerine getirmelidir.
Zaman sen ben kavgasını edecek zaman değildir.
Zaman gericiliğe ve emperyalist işbirlikçilere karşı durma zamanıdır.
Yarın çok geç olabilir.

Aşur EYLEN
 

TARIH :
1/24/2012 11:12:40 AM
EKLEYEN : Aşur Eylen MAIL :

* CUMHURİYET HALK PARTİSİ
-CHP-
Günümüzde siyaset mektebinin yüzünü görmemiş, siyasi ahlaktan nasiplenmemiş, kendini beğenmiş nice kibirli siyasetçiler bugününü borçlu oldukları Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun kurduğu CHP’ne söverken geçmişinize bakın, tarihinizle yüzleşin derken ,çamur at izi kalsın. Bilmesende biliyor görün cehaletin yüzü kızarmaz der gibiler.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinden Halk fıkrasına giden yol (1919–1923) tarihleri arasındadır. Bu yol Türkiye’nin ateş çemberidir.
Kurulduğunda ismi “HALK FIRKASI” olan, kurulacağı 6 Aralık 1922 günü açıklanan CHP Türkiye Cumhuriyetinden daha eski bir parti olarak siyasi hayatına başlamıştır.
Halk Fıkrasının, “Halk” sözcüğündeki maksadı köylü ve ameleye dayanan bir sınıf partisi değil, her tabakadan insanı içine alan bir kitle partisi kurma istediğini ortaya koymuştur. Mustafa Kemal sosyolojik bir gerçekçilik olarak sınıfların varlığını reddetmiş değildir. Kaldı ki bu dönemde ne bir işçi sınıfı, nede sınıfının farkında olan bir köylülük vardır. Elde avuçta şıhlığın ve ağalığın gölgesinde ki bir avuç maraba ve Osmanlının kul anlamındaki ümmet topluluğundan başka bir şey yoktur. İşte, Mustafa Kemal bu sınıfların varlığını Halk sözcüğüne sınıflar üstü ve her insanın kişisel yararı için diğerleriyle dayanıştığı bir anlam yükleyerek birliğin beraberliğin yolunu açmıştır.
Halk Fırkasının asıl ruhu tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız milli egemenliktir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubunun (ARMHG) 9 Eylül 1923’te kabul ettiği 104 maddelik tüzük ile Halk fırkası kurularak 11 Eylül günü yapılan seçimde, TBMM Reisi Mustafa Kemal Fırkanın Umumi Reisliğine, Kütahya mebusu Recep Bey (Peker) ise Katib-i Umumiliğe (Genel Sekreterliğe) getirilmiştir.
Genel Başkan Gazi Mustafa Kemal Paşa (TBMM Başkanı)
Genel Başkan Vekili İsmet Paşa (Başbakan)
Genel Sekreter Recep Bey (Peker) parti divanını oluştururken üyeliklere şunlar seçilmiştir.
Sabit (Sarıoğlu), Celal (Bayar), Cemil (Ubaydın), Refik (Saydam), Saffet (Arıkan), Minür Nusret (Gürelle), Kazım Hüsnü bey ve Zülfü bey’dir.
Halk fırkası amacını şöyle açıklamaktadır.
“1) Milli egemenliğin halk tarafından ve halk için uygulamasına rehberlik etmek”
“2) Türkiye’yi uygar bir devlet haline yükseltmek.”
“3) Türkiye’de bütün kuvvetlerin üstünde kanun koruyuculuğunu hakim kılmaya çalışmak.”
Demokrasi, Çağdaşlaşma, Cumhuriyet.
Halk fırkası 1924 yılında yapılacak Anayasanın 88. maddesinde “Türk” şöyle tanımlanmıştır.
“Türkiye Cumhuriyetini kuran, Türkiye halkına vatandaşlık itibariyle Türk denir” demiş. Aynı zamanda Halk Fırkası Türkiye Cumhuriyetini kuran parti olarak Cumhuriyet tarihini başlatmıştır.
Mutafa Kemal 10 Kasım 1938 tarihine kadar her defasında yeniden seçilmek kaydıyla dört kez Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmuştur. Bu 15 yıllık dönemde CHP, ideolojik ve örgütsel gelişimini tamamlamış ve bunları altı ok ile sembolleştirmiştir.
89 yılda CHP 32 si olağan 15’i olağanüstü olmak üzere, toplam 47 kurultay gerçekleştirmiştir. Bu durum istikrarsızlık, karmaşa ve kavgadan ziyade CHP’nin “DEVRİMCİLİK” ilkesi gereği kendini yenileyen ve değişen koşullara uyum sağlamak isteyen bir siyasi varlık olduğunu işaret etmektedir.
CHP kuruluş tarihinin bu kısa kesiti hem cumhuriyetin kuruluşu hem de ülkemizdeki demokrasi tarihinin başlangıcıdır. 89 yıldır ülkemizi yöneten bütün iktidarlar bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk’e, CHP’ye hakaret değil teşekkür borçludur.
89 yıllık Cumhuriyet tarihimizin Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşattığı 15 yıllık dönemini çıkarırsak geri kalan 74 yıllık süreç içindeki iktidarlarının ülkeyi kuruluş ilkelerinden ne kadar uzaklaştırıp emperyalizme bağımlı hale getirdiklerini görürüz. 74 yıldır iktidarı elde tutanlar Mustafa Kemal’in 15 yıl içinde başardıklarının yanına yöresine yanaşmayı bir yana bırak var olanları pazarlayarak ülkeyi nereden nereye getirdiklerini bugün ne yazık ki hep birlikte yaşıyoruz. Amerika’ya tamamen biat etmiş bir ulus, etnik ve dini kimliklerini ayrıştırıp birbirini öteleyen maraba ve ümmet özlemi içinde yaşamayı hedefleyen ahmaklar topluluğu.
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’ye çok önemli görevler düşüyor.
CHP’nin kuruluş tarihi böyle bir vizyon ve misyonu Kemal Kılıçdaroğlu’nun ellerine ve yüreğine koyuyor. CHP’nin yeniden seçilecek olan mahalle delegeleri ve önseçim delegasyonu bunu başaracak bilinç ve donanım içinde olmalı.
Yeni CHP’yi oluşturacak delegasyon AKP iktidarını sonlandırıp ülkenin yaralarını saran, CHP içindeki adamcılık hizipçiliğine de son veren anlayış ve inanç içinde olmalıdır.
Zaman yeniden Mustafa Kemal Atatürk ve tam bağımsız Türkiye deme zamanıdır. Birliğin beraberliğin adresi CHP’nin kurulduğu Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kuruluş ruhu olmalıdır. Bu emperyalizmin bir kez daha yenilgisi demektir.
Bu ülkenin yurtseverleri emperyalizme ve karşı devrime dur demelidir.
Bunu başarabilmenin yolu antiemperyalist anlayışın birliğinde aranmalıdır.
Aşur EYLEN
 


[<< Geri] 1-10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 [İleri >>]