*
BU BİR FİLM, BU BİR TİYATRO
Bir varmış, bir yokmuş.
Bir ülke varmış, bir de o ülkenin iktidarı.
Bu ülkede elektriğe zam geliyormuş, vallahi bu zammı o iktidar yapmıyormuş.
Doğal gaza zam yoldaymış, kim diyormuş bunu?
Üniversiteler açılmış, harçları azıcık artırılacakmış, iktidarla ne alakası varmış. O iş YÖK denen kurumun işiymiş.
O ülkede çarşı Pazar güllük gülistanlıkmış. Halk ne ararsa buluyormuş, istediğini alıyormuş. Ucuzluk bir Allahın lütfüymüş.
Okulları açılmış, çocuklar cıvıl, cıvıl okullara doluşmuş. Sapa sağlam okullarda devletin şefkatli kollarında huzur içinde eğitim görüyorlarmış.
İşsizlik? Haşaaaa! Yokmuş.
Yoksulluk? Şu mübarek ramazan gününde yoksulluğun adı mı olurmuş.
Yolsuzluk? Yazanlarda, söyleyenlerde, konuşanlarda yalan söylüyorlarmış.
Açlık? Yahuuu tövbe haşaaa, tövbe haşaaa, bunun adı mı olurmuş.
O ülkede vatandaş bir murat istemiş, iktidar al sana sonsuz murat doya, doya yaşa demiş.
İktidar altıncı yılında mıymış, yedinci yılında mıymış, halkına sonsuzluğun mutluluğunu yaşatıyormuş.
O ülkede yolsuzluğun, hortumlarını iktidar şıp diye kesmiş. Kimse hortumculuğa cesaret dahi edemiyormuş.
Hamdolsun, şükürler olsun bu ses halkın iktidarıyla ortak sesiymiş.
O ülkede ne zam ateşi, ne zulüm ateşi, ne açlık ateşi, ne yoksulluk ateşi, ne yolsuzluk ateşi ne de işsizlik ateşi hiçbir haneye uğramıyormuş.
Bir gün çoook büyüüük devlet adamlarından biri çıkmış. Eyy vatandaş, elimizde avucumuzda ne varsa satalım, özelleştirelim demiş.
Meydanda korkunç bir alkış tufanı kopmuş ki, satalım, özelleştirelim sözleri bütün vatandaşların gözlerini yaşartmış.
Özelleşenler, zengin oldukça vatandaşlar yoksullaşmıyormuş. Yoksullukta işsizliği yaratmıyormuş.
Bir gün elektriğe zam gelmiş. Halk bunun geçici olduğunu sanmış. Ardından doğal gaza da zam gelecekmiş. Halk buna inanmıyormuş. Bu zamları yapan zaten o ülkenin iktidarı değilmiş. Uzun zamandan beri de elektriğe zam yapmıyormuş. Sadece halkı kendi icadı ampulüyle güzel güzel aydınlatıyormuş.
Artık elektrik, doğal gaz zamları ardı ardına gelmeye başlayınca halkı bir telaş sarmış.
Ne oluyor diye sormaya bile cesaret edemiyorlarmış.
Halkın telaşını gören devlet büyüklerinde biri huzura çıkmış. Eeey vatandaş, bu zamları biz yapmıyoruz demiş.
Satın dediniz sattık, özelleştirin dediniz özelleştirdik. İşte bu zamları da satın alanlar ve özelleşenler yapıyor. Bunda bizim günahımız ne?
Bir elektrik kurumu vardı bakın şimdi kaç elektrik kurumu olduğunun sayısını sizde bilmiyorsunuz. Özelleşen elektriğimizin şirketleri ne yazık ki, kendi giderlerinin faturalarını abarttıkça abartıyorlar. Abartılan bu faturaların kabalığı da siz sayın vatandaşlarımıza yansıyor. Bunlar kendi vergilerini dahi sizlere ödetiyor.
Ya doğal gaz diyeceksiniz?
Doğal gazla elektrik ikiz kardeş gibi birinin karnı acıkınca diğerinin de karnı acıkıyor.
Maşallah öyle iştahlılar ki, karınları bir türlü doymak bilmiyor.
Yalnız ikizlerden doğal gazı bir azdıran var. Siz çok iyi bilirsiniz. Eski komünistlerden o Putin var ya, doğal gazı çok şımartıyor. Bu şımarıklıkta ne yazık ki, bizim özelleşmiş elektrik şirketlerimize yansıyor. Elimizde olmayan nedenlerle bu şımarık ikizlerin ne zamlarını ne de zulümlerini durdurabiliyoruz. Siz bu dış güçlerin ülkemizdeki huzuru nasıl bozduklarını çok iyi biliyorsunuz.
Bakın bugünlerde bu dış güçlerden biri kendi ülkesindeki bir kadın savcıya, bir hakime söz bile geçiremediler. Bu dış güçlerin topraklarında bildiğiniz gibi bizim yurttaşlarımız işçi olarak çalışıyorlar. Dinleri ayrı, dilleri ayrı bu ülkede ekmek parasını kazanmaya çalışıyorlar. İbadetleri gereği zekatlarını, sevaplarını, varlıklarını bizim yoksullarımızla paylaşmak istiyorlar. Bunun için de Deniz Feneri diye bir dernek kurmuşlar. Yahu zekatını vermek isteyen, sevabını işlemek isteyen vatandaşım vereceği hayrı sana mı soracak? Tutturmuşsun bir yolsuzluk gaydası çalıp söylüyorsun. Üstelik bu piyonların şahı, veziri, kalesi, atı senin ülkende diyorsun. Bu da yetmiyor. Yalanlarına ortak olsun diye birtakım yerli işbirlikçilerini yalanlarına ortak ediyorsun. Bak bizimkilerine söyledim. Bu işbirlikçilerinin ne gazetelerini okuyacaklar ne evlerine sokacaklar. Boykot edip bu uğursuzları ortadan kaldıracaklar. Benim burada işim başımdan aşkın memleketimdeki çeteleri, darbecileri, hortumcuları, soyguncuları güzel, güzel okuturken sen nereden çıkardın bu Deniz Feneri işini. Belli ki sende bu Ergenekonculardansın. İçeride onların defterini düreyim Allahın izniyle sıra sana da gelecek.
Vatandaşlarımdan biri orada bir kooperatif kurmuş. Kurmuşta ne olmuş? Ben senin burada aldığın evlere, topraklara karışıyor muyum? Bırak vatandaşımda kendi insanına ev yapsın, ocak yapsın sana ne? Bak senin yalanların yüzünden garibim ülkesindeki işinden de olacak. Dokunma benim vatandaşıma.
Bunları ak defterime kara kalemimle bir bir yazıyorum. Gün gelir ak defter açılır, kara kalem bunun hesabını sorar. Bunu dünya alem böyle bile.
Sevgili vatandaşım, artık bu deniz sözcüğüne çok bozuluyorum. Deniz dediler mi tüylerim diken diken oluyor, sinirlerim bozuluyor. İçerdeki deniz yetmezmiş gibi, bir de dışarıdan deniz ürettiler. Nedir benim bu denizlerden çektiğim yahu.
Ey vatandaş elektriğe zam gelmiş umurunuzda mı?
Doğal gaza zam gelecekmiş varsın gelsin, siz hangi yükü kaldırmadınız ki?
Açlık, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik olsa ne olur, olmasa ne olur?
Her türlüsüne bin bir bağışıklık kazandınız.
Önemli olan memleketin huzuru, istikrarı.
Huzurumuz kaçmasın, istikrarımız bozulmasın, kurulu düzen yıkılmasın yeter bize.
Sevgili okurlarım, bu hikaye yazdıkça uzar. Kimse yanlış anlamasın bu sosyal içerikli bir Türk filmi, bir tiyatro.
Bende bu filme, bu tiyatroya bir mizansen yazayım dedim.
Bu filmde, bu tiyatroda tuzum olsun biberim olsun istedim.
Bir varmış, bir yokmuş burada sona ermezmiş. Bu hamur daha çoook su kaldırırmış.
Aşur EYLEN
|