Bu yörede Roma hakimiyeti tam olarak yerleştikten sonra şehre "Diyapolis" yani Mebud şehri adi verilmiştir. Roma İmparatorluğu hakimiyetine giren şehir 395'te Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna ayrılan topraklar içerisinde kaldı.1509'da Anadolu'ya giren Türkmen güçleri ve 1604'te Alparslan'ın önünden kaçan Selçuklu şehzadesi Elbasan Sivas yöresinde kısa süre hakimiyet sağlamışsa da, bölgenin Türk egemenliğine girmesi ancak 1071 Malazgirt Zaferinden sonra gerçekleşti. Kısa bir süre Selçuklu hakimiyetinde kalan Sivas'ta 1075'te Danişmend Beyliği kuruldu. Danişmend Beyliğinin taht kavgaları ile zayıf düşmesinden sonra Anadolu Selçuklularını yeniden birleştiren I.Mesud, 1152'de Sivas'ı eline geçirdi.
Bizanslılarında karıştığı taht ve egemenlik kavgaları sırasında Anadolu Selçukluları ile
Danişmend'liler arasında sürekli el değiştiren Sivas, 1175'te II. Kılıçarslan tarafından kesin
olarak Selçuklulara bağlandı. Daha sonra İzzetdin Keykavus Sivas'ı başkent yapmış, uzun müddet
Sivas'ta kalarak günden güne genişleyen Sivas Şehri mamur edilmiş ve 1217 yılında Şifaiye
Medresesini yaptırmıştır. İlim adamlarını Sivas'ta toplayarak şehri büyük bir ilim merkezi
haline getirmiştir, İzzetdin Keykavus Türbesi" yaptırdığı medrese içinde
bulunmaktadır.
1220 yılında İzzettin Keykavus ölünce yerine I. Aladdin Keykubat hükümdar oldu. Bu dönem Anadolu Selçuklularının en parlak dönemi oldu. Moğol istilasını
dikkatle izleyen ve önlemler almaya çalışan Sultan 1224'te Sivas'ı surlarla çevirerek korunaklı
duruma getirdi. Yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev'in kötü yönetimi sırasında sıkıntı çeken
halk,1240 yıllarında ayaklanarak Sivas'ı yağmaladı. Selçuklu askerlerinin sivilleri
sindirmek için seferber olduğunu gören Moğollar, Anadolu'yu ele geçirmek üzere harekete
geçtiler. Gıyasettin Keyhüsrev'i 1243'te Kösedağı Savaşı'nda yenilgiye uğratan Moğol güçleri,
'Sivas'ı işgal ettiler. Moğollarca bağımlı duruma gelen Selçuklular, Moğollar tarafından
kurulan İlhanlı Devleti ile idareye hakim olunmuş. Sivas ili bu dönemlerde büyük bir gelişme
göstererek önemli bir ticaret ve bilim kenti olmuştur.
Anadolu'da yarım asır kadar devam eden İlhanlılar devrinde Vali Demirtaş Sivas'a yerleşmiş
ve istiklalini ilan ederek Sivas'ta uzun yıllar saltanatını sürdürmüştür. Demirtaş'tan sonraki
Sivas Valileri sırayla, Alaattin Ertana oğlu Gıyaseddin Mehmet, Alaattin Ali ve oğlu Mehmet
Bey Sivas'ta saltanatı sürdürmüşlerdir. Ali Bey'in ölümünden sonra yerine geçen yedi
yaşındaki Mehmet Bey'i Kadı Burhaneddin saltanatından uzaklaştırarak Sivas'ta kendi devletini
kurmuştur. Bu arada Kadı Burhaneddin Sivas'ı onarmak için birçok çaba göstermiştir.
Surların etrafında hendekler kazdırılmış, kaleleri tamir ettirmiş ama Akkoyunlu aşireti reisi
Kara Osman'la yaptığı muharebe sonunda katledilmiş yerine oğlu Alaattin geçmiştir. Bu
sırada Timurlenk Anadolu'ya akınlar yapmıştır. Yıldırım Beyazıt Amasya'yı almış Sivas'a
yaklaşmış, güneyde Karamanlıların baskısına dayanamayan Alaattin, şehri Osmanlılara teslim
etmiştir.
Bir davetle Sivas'ı teslim alan Beyazıt, şehri en büyük şehzadesi Emir Süleyman'a vermiştir. Sivas Osmanlıların eline geçtikten bir yıl sonra 1400 yılında Timur'un
istilasına uğramış, bir süre sonra tekrar Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Sivas Osmanlı
İmparatorluğunda eyalet merkezi haline getirilerek Amasya, Çorum, Tokat kısmi olarak Malatya ve
Kayseri illeri Sivas'a bağlı birer sancak olmuştur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde belirtildiği gibi Sivas zamanının en önemli eyaletlerinden biridir (40 ilkokul, 1000 dükkan, 18 han, 40
kadar çeşmesi olduğundan bahsedilir.
Sivas'a birçok vali atanmış, bunlar içinde belki de
ismi hiç unutulmayacak olan Halil Rıfat Paşanın yaptırdığı birçok yollar, köprüler, hanlar ve
konaklar halen halkımızın hizmetindedir. Tarihin kaydedildiği zamandan beri önemli bir yerleşim
merkezi olan Sivas, asırlar boyunca önemini korumuş ve özellikle Milli Mücadele yıllarında
milli mücadeleye başlangıç olması ona tarihin en kıymetli değerini vermiştir.
|